Hû Konşu!
“Ve Tanrı’nın simâsı
Hepimizin güneşi olacak.”
Novalis
Kulağınız varsa, kalbiniz korkudan duracak.
Kalbi olan girebilir!
Sevginin ihtişâmı tek ve yalnızca O’na olan adanışta, adanışın tüm sevgilere sirayetinde yatar.
Sadece O’nu sevebilirsin.
Bütün sevdiklerin O’dur.
Sadece O’nu bilebilirsin.
Bütün bildiklerin O’dur.
Sadece O’nunla konuşabilirsin.
Bütün konuştukların O’dur.
Hû Konşu! Hû.
İnsanın yaratılıştan sahip olduğu fıtrî öz, ’büyük bütün’e, kemâlâta doğru olan koşusunu başlangıçtan beri büyük katılımlarla, büyük çağlayanlarla sürdürmüştür. Her aşamada kutlu bir yolcunun sadrından feyezân etmiş, taşarak ‘büyük coşku’ya katılmıştır. Her taşıp coşması, varlığın türküsünü şakıyacak, varlığı çepeçevre sarmalayacak, varolanların anlamlarıyla bütünleşecek, adeta varlığın ve insanlığın özü sayılabilecek ‘O Kutlu Yolcu’ya hasret içinde sürmüştür. Ve hasret dinmiştir. ‘O Kutlu Yolcu’ Sidre’yi aşıp, varlığı kuşbaşı tarassut ederek, simasında FITRAT’ın cazibedar tebessümüyle aramızda / başımızın üzerinde yerini almıştır.
Övünç kaynağımızdır O, insanlığın anlamıdır. Selam Onadır, muhabbet Ona; Onadır ihtirâm…
Her yazılan, her söylenen; – tüm konuşma ellerin mâverâya açılışı olmalı. Camâl’e, Hüsün’e, Kemâl-i Vücûda hakşinâs bir davetiye, nazlı bir perestiş; tüm kâinatı telezzüzüyle ürperten her bûseyle taltîfimizde yerlebir – Bîr olup devrilen tâ içimiz; – tüm konuşma: Sükût…
Yani sözün Kalbe inişi,
yani konuşmanın sükûta kalboluşu,
yani: DUÂ.
Söz’ün ihtişâmı sadeliğinde yatar.
Muhabbetin ihtişâmı saflığında,
Hayatın ihtişâmı kulluğun izzetinde,
Dostluğun ihtişâmı himmetinde, şefkatinde,
Kâmil kişiliğin ihtişâmı kemâl-i aczinde,
Ebeveynin ihtişâmı şefkatinde,
Büyüklüğün ihtişâmı ihtişâmın fakrinde,
Varlığın ihtişâmı semeresinde yatar.
Varlığın semeresi insandır.
İnsan nefesi açılır açılmaz şiir soluklamaya başlar; dili çözülür çözülmez şiir söyler. İşte, en büyük şairler çocuklardır!
Yazmak ve konuşmak
belki söz'e sahip olmak düşüncesinden kaynaklı;
ben'imizi meşrulaştırmaktan.
Şiir; söz'ün, dil'in bize sahip oluşu.
Önce kelimeyle ben'imiz ilâhlaşırken,
ardından şiirin diliyle ben'imiz ilâhlarca yerlebir edilir.
Söz hakimdir, söz bizim değildir artık.
Kelâm artık sonsuz bir sükûttur.
"Önce sükût vardı" ve şimdi "yalnız sükût vardır".
Kelâm solunmuş, parlatılmış (nûr) ve sükûtun sonsuzluğuna,
her şeyi kaplayıcı sağanağına, esintisine (zulmet) katılmıştır.
Sonsuz sükût; sonsuz sükûn.
Konuşma sessizliğin soluklanmasıdır (hayatıdır).
Koruyup yaydığında kelâmı sükût,
Nefes aldığında konuşma;
Sükût bütün konuşmadır.
Sessizlik… Konuşma şimdi başladı.
Sükût… Ve konuşma şimdi asıl.
Susun! Konuşma başlıyor.
Hû Konşu!
Ali Ömer AKBULUT
Anonymous writes:
[center]özge bir dünyan vardıkimseler girsin istemezdinkimseler bilsin istemezdin seniözür dilerim…[/center]Hayatının hiç bir anında dert görmesin kalbin..Daim hep mutlu kal..ama sükutuda çok uzatma..özleniyorsun unutma..
…suspus…
Ziyaretçi writes:Orijinal yazıyı aynen muhafaza etmişsiniz. Elinize sağlık. Teşekkür ederim…