Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
-Senegalliler dahil değil
Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin
-Yoksa seni rahatsız mı ettim?
Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak
-Freud diye bir şey yoktur.
Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
-Haydi iç de çay koyayım.
ahmuhsinünlü
“Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulurNe ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmekElbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilimElbette gayet rasyoneldir attan atlamak”şiiri tüm olarak sevsem de özellikle bu kısım kilitliyor beni. paylaşım için teşekkür ederim mafrak.
belki cocukken düstügümüz yerlerden öpmeselerdi sevmezdik bu kadar öpülmek icin düsmeyi
geldim ve çayımı içtim. 🙂 yorgunluk çayı… bahar akşamları daha yorgun oluyor insan. ve nisan gözden kaçmayacak kadar çok çiçek dolu. istanbulun gözü lale, burnu sümbül, saçı başı dağılmış yağmurla… aynı istanbul gibiyim. bahardan yağmurdan ve kalabalık ayakkabılardan yorgunluğum… hava biraz açsa…ah biraz…
Ah bu bahar yorgunlukları neler yapıyor insana, hele birde yoğun bir temponuz var ise sormayın zaten…şu an benim memleketimde de hafiften bir yağmur çisimelekte bir taraftan dudağıma takılan bir kaç duayı ikrar etmekteyim en hayırlısından, nasibi olanlar duadan nasibini alsındiye… ne demiş atalarımız karlamayınca parlamazmış değil mi 🙂