Hayat

"Hayat, yeni alınmış bir ayakkabı gibi vuruyorsa bazı yerlerinden, ayakkabıyı çıkarıp atarsın da hayatı çıkarıp atmak gelir mi elden?!

mfrk

6 Replies to “Hayat”

  1. aziz mafrak!.eğer, hariçten gazel demezseniz bi iki kelam edicez şurda!vuran tip ayakkabılar çoğu zaman kalleştir; arkadan vurur çaktırmadan..hayat da bazen, o dediğiniz ayakkabılar gibidir; şöyle mi böyle mi demez, hiç bakmaz vurur..lakin emin olun o böyle makbuldür..hani nerden vuracağını bilsek, yahut vurduğu yerde çıkarıp atabiliyor olsak, emin olun çok daha zor ve bundan çok daha çekilmez olurdu..şu cümle kiminse, cidden güzeldi..bi daha kurmalıyım şuraya..kurarken de bi daha okumalıyım; iyice sindirebilmek için..”Hayat, yeni alınmış bir ayakkabı gibi vuruyorsa bazı yerlerinden, ayakkabıyı çıkarıp atarsın da hayatı çıkarıp atmak gelir mi elden?!”eywallah!selam ile..

  2. esselam! açıkcası, sabah görüp ben de bir iki kelam etmiştim: hayata ve kendine karşı imlasız bakıp; imlasız ağlayan ve dahi imlasız yaşayan ve yazan arkadaşımı eleştirmek istemiştim telefon açıp: bak bu böyle olacak olmalı diye ama… ederlezi benden önce davranmış ne de iyi etmiş… kardeşim sana bir ne lazım: bak şimdi o kelime aklıma gelmiyor… kısaca diyeceğim şey şudur ki: sen yaz yeter ki: biz düzenleriz. sen yaşa, onu düzenleyen tanzim eden bir Yaratıcı var. imla ve hayat O’na emanet! belki de hayat bizden ayakkabısız çıplak ayaklarımızla ona dokumamızı, koruyucular, gözlükler, aracılar olmadan yaşamamızı bekliyor olabilir mi ne dersiniz!muhabbetle…

  3. Elbette edrellezi kardeşim istediğiniz gibi kelam edebilirsiniz başımız üstüne yeriniz vardır.Cümleye gelince imlasızlığında da anlaşıldığı üzre cümle bana ait bunu en iyi gençwerter bilir gerçi ve hep uyarır beni hazır siz imlalamışken düzelteyim bi hemen şu nokta virgül olaylarını 🙂 herkeslerdenden öğreneceğim ne çok şey var Allahım

  4. da niye hayat atılır ki..sorun ayakkıbıda olamaz mı :whistle:ben aşağıdaki hikayeciği çok severim..konu ile çok alakası olmasada..farklı bir bakış açısı verir umarım… “Genç iş adamı, yaşlı ve deneyimli iş ortağı ile birlikte büyük bir ayakkabı fabrikası ve bu fabrikanın ürünlerini satan bir mağazalar zinciri kurmuş. Fabrikanın ürettiği aklınıza gelebilecek her çeşit ayakkabıyı satan bu mağazaların yönetimini genç ortak üstlenmiş. Deneyimli yaşlı ortak ise işin üretim süreciyle ilgileniyormuş. Zamanla yönetimde bazı sorunlar çıkmaya başlamış. Binbir itinayla seçilen elemanlar, bir süre sonra işten ayrılmak istiyorlarmış. Ne ücret arttırımı ne de terfi, kaliteli elemanların rakip firmalara geçmesini önleyemiyormuş.Bu sorunun nedenleri araştırılırken, yaşlı ortak genç iş adamına, iş başvurusu için gelen elemanlarla yaptığı mülakatlara katılmak istediğini söylemiş. Bu mülakatlar sırasında hiç konuşmayan, sadece dinleyen yaşlı adam, birçok görüşme gerçekleştirildikten sonra, sorunu çözdüğünü açıklamış. Bu kadar büyük bir sorunun bu denli çabuk çözülebileceğine inanamayan genç ortağının şaşkın bakışlarına aldırmadan başlamış anlatmaya :“Bütün kaliteli elemanlarımızı rakip firmalara kaptırmamızın nedeni, senin işe uygun eleman seçememenden kaynaklanıyor. Sen tüm kademelerdeki görevler için en iyi üniversitelerden mezun olmuş, yüksek lisans, hatta doktora yapmış, birkaç lisan bilen ve çabucak yükselmeyi hedefleyen insanlar seçiyorsun. Halbuki bir şirket sadece yöneticilerden oluşamaz. Her kademedeki elemana ihtiyaç vardır.Mesela yazın kumsalda yürürken tokyo giyersin, kışın kar üstünde su geçirmeyen çizmelerinin olması gerekir. Sabahları spor yaparken iyi bir spor ayakkabısına ihtiyaç duyarsın.Çok şık bir davete katılırken de en iyi makosenlerini kullanırsın. Oysa sen her yerde bu markalı makosenlerini giyiyorsun ve o makosenler de kumda, karda ya da sporda kullanılmak istemiyorlar. İşte sorun bu.”

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *